Öncelikli olarak Araplarla Yahudiler arasındaki karşıtlık etrafında dönmeyen
bir Filistin tarihi yazmak hiç de kolay değil. Arap-Yahudi çatışması sadece
mevcut olayları gölgelemekle kalmıyor; en azından çoğu zaman, çok
muntazam bir biçimde mevcut duruma doğru bir gelişim seyri izleyen, salt
bir ‘tarihsel arka plan’ olarak görülen, belli bir ölçekte mevcut durumu da
açıklayan bir yakın geçmiş algısına damgasını vuruyor. Bu kitapta, Filistin
tarihini başlangıcından, yani Yahudilerin uzun yıllar süren bir inşa süreciyle
hazırladığı İsrail Devleti’nin 1948 yılındaki kuruluşunu miat olarak kabul
etmeden yazmaya çalıştım. Ancak, hem Osmanlı hem de İngiliz egemenliği
altındaki Filistin, çoğunlukla Araplardan oluşuyordu. Dolayısıyla, söz konusu
ülkenin Arap nüfusu bu betimlemenin merkezinde duruyor; kitabın
bölümleri de bu nüfusun kaderine ve gelişimine göre düzenlenmiştir. Bu, yer
yer alışılagelmişin dışında bir dönemselleştirmeye gidilmesini şart koşuyor.
Böylece, örneğin 1882 yılında gerçekleştirilen (İlk Aliyah olarak adlandırılan)
Siyonist-Yahudi göçü/yerleşme sürecinden ziyade, 1831 yılında Mısır’ın
gerçekleştirdiği istila, yakın tarihte bir kesinti olarak beliriyor.
Filistin’de/Eretz İsrail’de bir Yahudi topluluğunun ortak yaşamının oturması;
Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların birlikte olmaları; yan yana ve
birbirine karşıt bir biçimde konuşlanmaları ile değişen devlet otoriteleriyle
ilişkileri, elbette ele alınacaktır. Ancak, burada dar anlamıyla siyaseti aşan bir
mesele söz konusu. Söz konusu dönemde yaşayanlar ve daha sonraki
gözlemciler arasında yaygın olan ya Yahudilere ya da Araplara bakma eğilimi
(“dar bakış” tabiri boşuna kullanılmıyor) göz önünde bulundurulduğunda,
“İlişkiler Tarihi” sıfatına layık bir şey herhalde ortaya çıkmadı. Araplarla
Yahudiler arasındaki sosyal, iktisadi ve bilhassa kültürel temaslar elbette
daha fazla aydınlatılabilirdi. Belki buradaki betimleme başka insanları teşvik
edebilir.