Hep İncelikler Yüzünden

Nejat için yazılar

Ramazan Arslan |

Ölümün, acının her türlüsünün sıradanlaştığı bu topraklarda Ekim ayında politik ve apolitik eylemlerle yaşamını yitiren iki genç güzel insanın hayata bakış açılarının ve dolayısıyla yaşam biçimlerinin, sonrasında ise verdikleri kararların kesiştiği ve ayrıldığı yüzlerce nokta olduğu kesin

Ölümün, acının her türlüsünün sıradanlaştığı bu topraklarda Ekim ayında politik ve apolitik eylemlerle yaşamını yitiren iki genç güzel insanın hayata bakış açılarının ve dolayısıyla yaşam biçimlerinin, sonrasında ise verdikleri kararların kesiştiği ve ayrıldığı yüzlerce nokta olduğu kesin. Kesişme ve ayrılma eğilimlerini belirleyen ayrıntıları sadece sosyal medyada yazılan-görüntülenen kısımlara bakarak değerlendirmek sağlıklı olmasa da yarattıkları çağrışımları incelemek gerekir.

Mehmet Pişkin ODTÜ mühendislik mezunu, çok iyi bir eğitim almış bilgisayar yazılım uzmanı. Kendini ifade ediş biçimi aynı zamanda iyi de bir entellektüel birikime sahip olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Ülke ortalamasını çok üstünde bir yaşam standartına sahip. İyi bir işe, statüye, yüksek bir gelire, gayet eğlenceli bir sosyal hayata ve bu hayata son vermeden 15 dakika önce veda amacıyla paylaştığı  (kendi deyimiyle dandik) videodaki kararlılığa ve duygusallığa sahip naif bir insan. Kimilerinin tanımlamasını, yaşamından memnun olmayan üst orta sınıf plaza çalışanları ayaklanması dediği Gezi’ye, boynunda gaz maskesi, elinde solüsyonu ile katılan ve müthiş gülümsemesiyle poz veren bir plaza çalışanı eylemci. Berkin için ağlayan, Somaya ağıt yakan, Sabahattin Ali’ye olan fiziksel benzerliği ile gurur duyan güzel insan. Bazı akşamlar bir arkadaşı ile birlikte sosyal paylaşım sitesinde takipçilerinden gelen soruları video ile yanıtlayan Pişkin, erkek arkadaşının evlenme kararını ötelediğini ve bu durumda ne yapması gerektiğini soran bir takipçiye öncelikle erkek arkadaşından bir sevgili yapması gerektiğini zaten sonrasında evlilik kurumunun bir detaya dönüşeceğini çok basit ama derinlikli bir mizah ve birikimle karşısındakine öğütleyen biri. Aldığı kahredici karar için öncesinde okuyan, araştıran ve dolaylı-dolaysız olarak etrafına danışan biri. Onu intihara götüren süreci mutsuzluk ve bu durumu aşacak bir motivasyona sahip olamama umutsuzluğu ile açıklıyor. Diyor ki ‘’hayatım boyunca ince, nazik, birikimli, eğlenceli bir insan olmaya çok özen gösterdim. Bugün geldiğim noktada bunları korumaya çalışmanın çok büyük bir yük oluşturduğunu ve artık bu yükü kaldıramayacağımı farkettim’’. Aynen böyle değil mi zaten? İnsanın kendini geliştirmesi, eğitmesi daha kolay değil midir?

En nihayetinde bunları yapabilmek daha çok kendi elinizdedir. Oysa iyi insan olarak kalmayı başarabilmek. İşte bu en zoru. Çünkü artık ipler sadece sizin elinizde değildir. Hırsızlığın, arsızlığın, katilliğin, cahilliğin, saygısızlığın, haddini bilmemenin, nobranlığın bu kadar prim yaptığı ve alkışlandığı bir ülkede insan kalabilmek gerçekten de çok büyük bir yük değil mi? Bu yükü taşıyamama kaygısı nedeniyle yaşamına son veren birinin katili kendisi mi yoksa maalesef küçük bir azınlık altında kalan bu kaygılı insanları, cenderesi altında her gün ezen toplumsal ve siyasal mekanizma mı? Bu aşağılık toplumsal mekanizma ölümünün ardından bile Mehmet’i rahat bırakmıyor. Bir dini inancı olmadığı için iyi ki ölmüş diyenlerden, veda videosunun sonunda elinde şarap kadehi ile şarkı söylemesine, ölü bedeninin bilimsel araştırmalarda kullanılması vasiyetinden, intiharını arkadaş çevresi kurbanlığı ile açıklayanlara kadar, toplumun ezici bölümünü oluşturan bu arsız ve cahil çoğunluğun cinayetlerini çokça izleyeceğimiz kesin.

‘’Hayatıma güzellik ve ilham katan herkese teşekkürler. Aşkla kalın. İyi bakın kendinize’’ demişsin ya sonunda. Dünyayı işte bu güzellik kurtaracak.

Suphi Nejat Ağırnaslı</strong>: Boğaziçi Sosyoloji mezunu. Bambaşka bir yaşam biçimine sahip olacağı klasik deyimle bir plaza çalışanı olabilecekken,  aldığı eğitimi, ulaştığı entellektüel ve kültürel birikimi toplumsal kurtuluş çabası doğrultusunda kullanan bir devrimci. Tuzladaki iş cinayetlerini konu aldığı yüksek lisans tezini gözaltında öldürülen sendikacı Süleyman Yeter’e ithaf eden, asla unutmayan, asla affetmeyen, asla vazgeçmeyen ve bunu öğütleyen bir yazar ve çevirmen. Üniversitede, işçi havzasında, Filistin dayanışmasında, depremzedelerin yanıbaşında. Kimilerine göre hayatından memnun olmayan orta sınıf plaza çalışanı isyanı olan Geziye sadece bir eylemci olarak değil aynı zamanda örgütleyici bir aktivist olarak katılan esmer kavruk yüzlü güzel insan. Kosta Rika’ya dil öğrenmek için gidiyorum diyerek sessizce Kobanê’ye giden enternasyonalist. 1915’de asılan Ermeni sosyalistParamaz‘ın adını kullanarak 100 yıl öncesine ve yüzlerce yıl sonraya selam gönderen  naif insan. Arkasında bir veda videosu değil ama bir veda notu bırakmış. Diyor ki; “Ben bir hayat yaşadım ve hayatıma giren herkesten çok şey öğrendim; öğrendiklerimle bir tercih yaptım, hakikate veya hakikatlere şahit oldum ve hayatın diyalektiğinde öbür kutba geçtim, hayırlara vesile olmasını dilerim. Sıradan bir insan olarak doğdum, sıradan bir insan olaraktan da sizinle vedalaşıyorum. Sizi sıkça yarı yolda bırakmış olduğumu, bazen hoyratça davranmış olduğumu ve üzdüğümü, üzmüş olduğumu biliyorum. Beni son kez affedin.’’  Bu incelik ve düşünce ne kadar benzer değil mi? Öleceğini bilerek çantasını hazırladığı her cümlesinde belli. O çocuksu muzipliğiyle yine diyor ki ‘’ Tek derdim asla büyümemek, büyüklerin dünyasının bir parçası olmamaktı, hep çocuk kalmak yani… Şimdi tıpkı Peter Pan gibi Neverland’e gidiyorum, asla büyümemek üzere. Bundan daha çok beni mutlu eden bir şey olamazdı.’’  Arkadaşlarının hazırladığı anı videosunda evli, mutlu, çocuklu şarkısı ile çılgınca dans eden Nejat. Üniversitede bir eylemde “bize gücünüz yetmez” sloganını attırırken çatallaşan sesine gülümseyen (ya da ben öyle yorumladım) arkadaşını farketmiş miydin o anda? Aynı videoda Maocu arkadaşını; üstünde bir ağaç bile olmayan dağa gerilla olarak çıkılır mı diyerek espri yapıp kızdıran ve sonrasında kendisi de çölde ot bitmeyen bir tepede sırtından namert bir kurşunla yaşamı son bulan Nejat

Ölümlerinin ardından sana hakaret edenler ile Mehmet’e hakaret edenler aynı tornadan çıkmış ürünlerdir. Dünyaya da herhangi bir katkıları yoktur. Oysa sizler farklı yaşam biçimlerine sahip olmanıza rağmen benzer değerlere, kaygılara ve kararlılığa sahip iki insan olarak, mevcut durumu ile kendinizi ait hissetmediğiniz ve bambaşka bir biçimde olmasını istediğiniz dünyadan çok güzel izler bırakarak ayrıldınız.

Bu izleri takip ederek‘’Hayalgücü iktidara’’ …

“Öleceğini bilerek çantasını hazırladığı her cümlesinde belli. O çocuksu muzipliğiyle yine diyor ki ‘’ Tek derdim asla büyümemek, büyüklerin dünyasının bir parçası olmamaktı, hep çocuk kalmak yani… Şimdi tıpkı Peter Pan gibi Neverland’e gidiyorum, asla büyümemek üzere. Bundan daha çok beni mutlu eden bir şey olamazdı.’’  Arkadaşlarının hazırladığı anı videosunda evli, mutlu, çocuklu şarkısı ile çılgınca dans eden Nejat. Üniversitede bir eylemde “bize gücünüz yetmez” sloganını attırırken çatallaşan sesine gülümseyen (ya da ben öyle yorumladım) arkadaşını farketmiş miydin o anda? Aynı videoda Maocu arkadaşını; üstünde bir ağaç bile olmayan dağa gerilla olarak çıkılır mı diyerek espri yapıp kızdıran ve sonrasında kendisi de çölde ot bitmeyen bir tepede sırtından namert bir kurşunla yaşamı son bulan Nejat.”